‘Liralaşma’ stratejisiyle son yıllarda özellikle cari dengenin ve enflasyonda iyileşmenin sağlanması için TL’de park etme teşvik ediliyor. Diğer yandan portföy dağılımlarında da risk algısı düşük yatırımcının ‘garanti getiri’, ‘azıcık aşım, kaygısız başım’ bakış açısıyla park ettiği ve finansal sistemin temellerinden olan mevduat faizlerinde kazancın çok da garanti olmadığı son yıllarda tecrübe ediliyor.
Mevduat faizleri yükselişe geçerken, kazanca yönelenler de sorgulamaya devam ediyor. Son yıllarda enflasyonla yükselen fiyatlar temel ihtiyaç alımlarını sınırlayıp, “riskli” sayılabilecek yatırım araçlarında da kazançlar yükselince finansal okur yazarlık da artmaya başladı.
Enflasyonist ortamda “alternatifsiz” algısı yaratan ve halka arzlarla da ışıltısı katmerlenen borsa ilk durak oldu. Dövizde yükselişleri sınırlamak için talebe set çekerek alternatif olarak yaratılan KKM’nin de “pabucunu dama fırlatmaya” hazırlanan bir ortam oluşuyor.
Milyonları bulan fiyatlarla ev ve araba almaya gücü yetmeyen “küçük” tasarruf sahipleri ya da TL’de faizlerin inmesiyle ucuz finansmanla birikim yapmaya, kazanç sağlamaya çalışanların son günlerdeki oynaklıkla yeni durak arayışlarında çok kadim bir dost devreye girdi: Mevduat!
KKM’den çıkışı hızlandırmak, TCMB’nin artırdığı faizlerle normalleşmek adına yükselen mevduat faizleri, Borsa’nın riskinden korunmak isteyen yatırımcıya cazip bir ortam sunuyor.
Merkez Bankası verilerine göre, 3 ay vadeli mevduat faizlerinin yüzde 45,49, tüm mevduat faizlerinin ortalamada yüzde 37,15 olduğu ortamda gerçekten kazanç var mı?
İlk grafikte, 2004 yılında 2023 Eylül sonuna kadar TL cinsi mevduat reel getirisine bakıldığında, 2004-2016 arasında (2011 hariç) tüm yıllarda mevduat reel kazanç sağlıyor.
2011’e girerken, 169 lirası 2016’da 176 lira olsa da, 2023 Eylül ayı sonuna geldiğinde 76 lira oluyor.
Aktaş, finali şu ifadelerle yapıyor:
O zaman biz de soralım, siz de yorumlarda cevaplayın: TL’nin erimemesi için öncelikle ne yapılmalı?